Batı yeni bir Saddam arayışında

Yusuf Karaca

yusufkaracayenimesaj@gmail.com

Bu Numan çok acayip biri…

Kurtulmuş mu, bilmiyorum ama soyadı bu…

İstanbul’un beyni sayılan İstiklal Caddesi patlatılmış, “üçüncü köprü yapılacak” diye açıklama yapıyor. Beyni patlayan sanki İstanbul değil de, Allah korusun bizim Kurtulmuş!

Ne dediğini anlayana aşk olsun.

“Harun diye geldiler, Karun oldular” dediği iktidar partisine, “has” diye girdi. Basamakları uçarak geçip başbakanlık yardımcılığına “hış” diye oturdu. Kendini  “Kurtulmuş” hissetti mi onu bilmiyorum ama en azından Haydar Hoca’dan çalıp söylemekten, kurtuldu.

Herkes ona “tez çalan” gözüyle bakıyordu. Fakat kaderin cilvesi, daha tez çalanların arasına girdi. Çalmaya “kumpas” diyenlerin arasına…

Neyse, bu kadar hareketli günlerde Bay Numan’la işim olmaz ama kafama takıldı. Patlama ve köprü arasındaki bağlantıyı düşünemedim. Ama sanırım panik havasından dolayıdır. Efkan arazi olunca, Numan açıklama yapmaktan kurtulamadı, soyadı Kurtulmuş olduğu halde…

Twitter’ı kapatmasalardı, “köprü başlarını yesin” diyecektim. Fakat belli ki, başlarını yemek isteyen başka birileri var. 

Küresel kafa avcıları var.

ABD’nin eski iki bürokratı, iki ya da üç yıl kadar önce, bir rapor hazırlayıp Beyazsaray’a sunmuşlardı. O zaman bu raporda, “altın gibi projeyi eline yüzüne bulaştırdı” diye, bizim “Uzun”a hesap sorulmasını istemişlerdi. ABD derin devletinin bu iki “has” elamanı, “eşbaşkan”a BOP’un faturasını çıkarmışlardı. BOP’un hesabının mutlaka sorulması gerektiğini söylemişlerdi.

Ve yine bu ikili “istifa etsin” dediler. Fakat bizde bu olay farklı anlaşıldı. Adamlar nereden istifa etmesi gerektiğini söylemediler ki! BOP eş başkanlığından demiş olamazlar mı? Niye olay farklı anlaşıldı bilmiyorum!

Yani bu adamlar “istifa et” derse, Türkiye’den yediden yetmişe herkes tarafından,  “Reis, seni yedirmeyeceğiz” deneceğini bilmiyorlar mı?

Oluşacak tepkinin içerde “inadına seni başkan yaptıracağız” a dönüşeceğini bilmiyorlar mı? Bunlar bu kadar akılsız mı sanıyoruz. 

Bir kere Amerika’ya hiç inanmamış, asla onun suni gücüne iman etmemiş, Beyazsaray’ı hiç kıble edinmemiş ve yüzünü buraya hiç dönmemiş bir insan olarak söyleyeyim: ABD, gerçekten büyük devlet!

Niye, biliyor musunuz?

Yönettiği ülkeler bu kadar keriz de ondan…

Kafalarını yol ve köprüyle bozmuşlar da ondan…

Obama’nın dünyada en çok güvendiği insanın bizim “Uzun” olduğu söylenmedi mi? 

Bizim Uzun da bu güveni boşa çıkarmama adına, Suriye’nin içine dalmadı mı?  “Obama’nın sesini özlüyorum” demedi mi?

Ee, öyle ise neler oluyor?

İşleri bitti.

Saddam’ı hatırlayalım.

Hatta İran Şahını hatırlayalım.

Bunları vaktinde Prof. Dr. Haydar Baş hatırlatmıştı. Beş yıl kadar önce, kaç kez uyardı Sayın Baş: “İran Şahı, kendine fare deliği kadar bir yer bulamadı. ABD’ye güvenmeyin, aldanmayın…” demedi mi?

Uzun, kısa, herkesi uyarmadı mı Sayın Baş!

ABD, Saddam’ı İran üzerine saldı. İran ile nerdeyse on yıl savaştırdı Irak’ı… Sonra onu Kuveyt’e saldırttı. Ardından bir kuyudan bulduğunu iddia ederek Saddam’ı, getirip astırdı. İpi de boynuna bir Şii’ye attırdılar ki, Şii-Sünni savaşı çıksın.

Sonra, IŞİD çıktı.

Irak için kaz kez dediler, “biz birleşik Irak istiyoruz” diye. Irak, parçalara ayrıldı şimdi. Ayrılmasında bizim beyler, ne roller üstlendiler hepimiz biliyoruz. Şimdi herkesin silah verdiği ve İsrail ve Türkiye’nin ondan petrol aldığı bir Barzanistan doğdu.

Libya lideri Kaddafi’nin bir hayvana reva görülmeyecek şekilde nasıl öldürüldüğünü hatırlıyoruz. 

Batı şimdi yeni bir kurban istiyor, niye anlamıyoruz. Şöyle yağlı bir kurban olsun istiyorlar. Bence bu kurbanı seçtiler ve istiyorlar. Ancak bir süreç dâhilinde olacak bunlar.

Bizi yönetenler bunun farkındalar geçte olsa. O sebeple de panik içindiler. Bu işten yırtmak için “İsrail dostumuz” dediler, kâr etmedi. Önümüzdeki günler bizimkilerde, hızlı bir “U dönüşü” görürseniz şaşmayın. 

İran ile yakınlaşıyorlar. “Suriye ve Irak’ın toprak bütünlüğü” demeye başladılar.  Komşuların toprak bütünlüğü yeni geldi akıllarına!

Hem de 14 sene sonra…

Ülkeyi ateş topuna döndürdükten sonra…

Yakın zamanda Rusya ile de görüşecekler. Barzani’yle zıtlaşacaklar. Tabi bunlara ömürleri kâfi gelir mi, bilmiyoruz. Çünkü birilerinin defterinde raf ömürlerini çoktan tükettiler.

Fakat korkum o ki; seçtikleri kurbanın etrafında milleti toplayıp, bu bahane ile topyekûn Türk milletini ve devletini imha etmeyi düşünüyor olabilmeleri…

“Ben gidersem, devlet gider” sözü, öyle sıradan bir söz değil.

Üzerinde kitap yazılacak bilgi ve mesajlar içeriyor. Sadece koltuk için söylenmiş bir söz olarak değerlendirirsek, eksik görmüş oluruz. Bu söz; gelişmeleri görüp büyük korkuya kapılmış bir insanın, çığlığı ve aynı zamanda tehdididir.

Numan’ın “köprü” demesi de, bu korku ve paniğin dışa vurmasıdır.