Resûlullah (s.a.a), Mekke’de davetini açığa vurduğunda, Hakem bin Ebi’l-As, Resûlullah’a (s.a.a) muhalefet etmişti. Ebu Leheb, Utbe bin Ebi Muayt ve Ebu Cehil gibi İslam’ın en azılı düşmanlarıyla beraber Resûlullah’a (s.a.a) karşı her türlü düşmanlıklarını yaptılar.
(Tabakât-ı İbn-i Sa’d, c.1, s.186).
İslam tarihçisi İbn-i Hişam şöyle diyor: “Resûlullah’a (s.a.a) komşu olup ona eziyet edenler Ebu Leheb, Hakem bin Ebi’l-As ve Utbe bin ebi Muayt idi.” (Sire-i İbn-i Hişam, c.2, s.57).
Hakem bin Ebi’l-As, cahiliyye devrinde Resûlullah’ın (s.a.a) komşusuydu. İslam’ın ilk zamanlarında o, Allah Resûlü’ne çok eziyet ederdi. O, Resûlullah’ın (s.a.a) en kötü komşularından idi.
Hakem, Mekke’nin fethinden sonra zahiri olarak Müslüman oldu ve Medine’ye geldi. Ama doğru dürüst bir inancı yoktu.
Resûlullah (s.a.a) yürüdüğünde o, O’nun peşi sıra yürüyüp çeşitli edalar çıkarıp, göz kaş oynatarak, Resûlullah’ı alaya alacak şekilde hakaret ederdi.
Resûlullah (s.a.a) namaz kıldığında O’nun taklidini yapardı. Bunlara ilaveten Resûlullah’ın (s.a.a) özel yaşantısına burnunu sokardı. Resûlullah (s.a.a), bir gün hanımlarından birisinin evindeyken izinsiz odaya girdi. Resûlullah (s.a.a), onu tanıdı ve elinde bir asayla dışarı çıkıp şöyle buyurdular: “Beni bu lanetten rahatlatacak kimse yok mu?” Daha sonra şöyle buyurdular: “Bu adam bu şehirde kalmamalı.”
Böylece onları Taif şehrine sürgün etti. Bu iki şahıs Resûlullah’ın (s.a.a) vefatına kadar Taif’de kaldılar. Resûlullah’ın (s.a.a) vefatından sonra Osman, Ebu Bekir’den onları Medine’ye döndürmesini istedi. Ebu Bekir kabul etmedi ve şöyle dedi: “Resûlullah’ın (s.a.a) sürdüğünü ben geri döndüremem.”
Ebu Bekir’den sonra Ömer halifeliğe geldiğinde Osman, yine aynı şeyi istedi. O da kabul etmeyerek Ebu Bekir’in verdiği cevabı verdi.
Osman’ın kendisi hilafete geldiğinde onları Medine’ye döndürdü ve şöyle dedi: “Bunlar için ben, Resûlullah (s.a.a) ile konuşmuştum. Resûlullah (s.a.a), onları Medine’ye döndürecekti ama ecel müsaade etmedi!” (Ensâbü’l-Eşrâf, c.5, s.27; el-İstiab, c.1, s.316; Usdü’l-Gâbe, c.1, s.34).
Abdullah bin Amr bin As şöyle diyor: Resûlullah’ın (s.a.a) huzurundayken şöyle buyurdular: “Şimdi lanetlenmiş birisi meclise gelecek.” Ben, az önce Ömer’in Resûlullah’ın (s.a.a) yanına gelmek için elbisesini giydiğini görmüştüm. Kalbim Ömer’in geleceği korkusuyla sıkışıyordu. Aniden Hakem bin Ebi’l-As içeri girdi.” (el-İstiab, c.1, s.317).
Hâkim şöyle yazıyor: “Resûlullah (s.a.a), Hakem’i ve çocuklarını lanetledi.”
Hakem bin Ebi’l-As’ın İslam tarihindeki kötü geçmişi kimseye gizli değildir. Resûlullah’a (s.a.a) kötü davranmasından dolayı İslam’ın merkezinden sürülmesine ve de Hz. Resûlullah (s.a.a) tarafından lanetlenmesine rağmen Osman, onu Medine’ye döndürerek, onlara saygınlık kazandırdı.
Hakem oğlu Mervan da babası gibi kötü bir geçmişe sahipti. Resûlullah (s.a.a) tarafından sürülmüştü.
Hâkim Nişâburî kendi Müstedrek kitabında şöyle naklediyor: “Medine’de yeni doğan çocukları Resûlullah’a (s.a.a) getiriyorlardı. Mervan da dünyaya geldiğinde, onu Resûlullah’ın (s.a.a) huzuruna getirdiler. Resûlullah, onun hakkında şöyle buyurdular: Bu mel’un oğlu mel’undur.” (Müstedrek-i Hakim, c.4, s.479).
Resûlullah (s.a.a), bir gün Hakem’i gördü ve şöyle buyurdu: “Benim ümmetim bu adamın çocuklarından çok işkenceler görecektir.” (El-İsabe, c.1, s.345; Usdü’l-Gâbe, c.1, s.34).
Hz. Aişe, Mervan’a şöyle diyordu: “Sen babanın sulbündeyken Resûlullah (s.a.a) babanı lanetledi.” (Usdü’l-Gâbe, C.2, S.34; el-İsabe, c.1, s.317).