Hz. Emir-ül Müminin Ali (a.s), Beni Hasim kabilesinin en büyügü, Hz. Peygamber-i Ekrem’in amcasi Abu Talip’in ogludur.
Hz. Abu Talib, Hz. Peygamber (s a a ) efendimizi çocukluk döneminden itibaren kendi evinde büyütüp himayesi altina almis, Hazret’in peygamberlige seçilmesinden sonra da hayatta bulundugu sürece o ilahi nuru, kâfirlere, özellikle de Kureys kâfirlerine karsi korumus, bu ugurda hiçbir fedakârliktan geri durmamistir.
Hz. Ali, (a a) “meshur rivayete göre” bi'setten on yil önce dünyaya gelmistir. Alti yasinda iken de Peygamber'in istegi üzerine, Mekke ve yöresinde meydana gelen kuraklik nedeniyle maddi sikintiya giren babasinin yanindan ayrilarak, Peygamber'in evinde yasamaya baslamis, böylece bizzat o Hazret’in egitimi altina girmistir.
Bu arada Hz. Resul’ü Ekrem, gelenek haline getirdigi Hira dagindaki yillik ibadeti esnasinda ilk vahiy inerek peygamberlige seçildikten sonra eve dönüp olayi anlattiginda, o Hazret’e ilk iman getiren kisi Hz. Ali (a.s) olmustur.
Yine Inzar ayeti ismiyle meshur olan “En yakin asiretini uyar” [3] ayet-i kerimesi nazil olarak Peygamber-i Ekrem yakin akrabalarini uyarmakla görevlendirildiginde,
Hz.. Resul akrabalarini toplayarak onlara: "Sizlerden kim, benim bu görevimde bana yardim etmeye hazirdir ki, benim kardesim, vasim ve aranizda halifem olsun?" buyurdugunda, onlarin arasindan yalnizca Hz. Ali (a.s) ayaga kalkarak imanini ibraz etmis, buna müteakip Peygamber-i Ekrem (s a a) de mübarek elini Hz. Ali’nin omzuna koyarak:
“Bu benim kardesim, vasim ve sizin aranizdaki halifemdir; onu dinleyin, ona itaat edin” buyurarak o Hazret’in iman etmesini kabul etmis ve Islam dininin ilk basindan itibaren kendinden sonra Hz. Ali’nin geldigini vurgulamistir.
Böylece Hz. Ali (a.s) Müslümanlar arasinda ilk iman getiren ve hayati boyunca Allah'tan baskasina tapmayan ilk sahsiyet olmakla birlikte, Hz. Resulullah (s.a.a)’dan sonra Islam dininin ikinci sahsiyeti oluvermistir. [4]
Hz..Ali (a.s), Hz..Peygamber-i Ekrem’in hicretine kadar devamli onunla birlikte olmus, düsmanlarina karsi onu savunmus, kafirlerin ,Allah Resulü’nü katletme karari aldiklari hicret gecesi de Ali (a.s), canini feda etmek pahasina, Peygamber efendimizin yataginda yatmistir.
Hz..Resul-ü Ekrem bu sayede gizlice evden ayrilarak emniyet içerisinde Medine'ye dogru yola koyulabilmistir.[5]
Hz. Resulullah’in emniyete kavusmasindan sonra da o Hazret’in vasiyeti üzerine, Peygamber-i Ekrem’in nezdinde emanet olan halkin emanetlerini sahiplerine iade ederek annesini, Resul-ü Ekrem’in sevgili kizi Fatime Zehra’yi baska iki kadinla birlikte alip Medine'ye dogru hareket etmistir.[6]
Medine'de devamli Resulullah’la birlikteydi. Peygamber-i Ekrem hiçbir zaman gizlide ve açikta onu kendisinden ayirmadi. Biricik sevgili kizi Hz. Fatma’yi zevce olarak ona münasip gördü. Müslümanlar arasinda kardeslik akdi okuttugunda, Ali'yi (a.s) kendisine kardeslige layik gördü.[7]
Ali (a.s) ,Hz..Peygamberin katildigi tüm savaslarda hazir bulundu. Bir tek Tebuk savasina katilmadi. O da Peygamberin emri ile Medine'de Peygamberin yerinde kaldigi içindi.
Iste o zaman, yine Hz. Ali’nin seçkin makamini ümmetine bildirmek gayesiyle Hz. Ali’ye hitaben:
“Sen bana oranla Harun’un Musa’ya oranla sahip oldugu mevkie sahipsin; ancak benden sonra peygamber gelmeyecektir” buyurdu.“[8] Böylece peygamberlik disinda sahip oldugu makamlarinin tamamin Hz. Ali (a.s)’da da bulundugunu açikça gözler önüne sergiledi.
Hz. Ali hiç bir savasta geri adim atmadi; hiçbir an düsmandan kaçmadi; hiçbir sart altinda Peygamberin emrinden çikmadi. Iste bu nedenledir ki, Peygamber-i Ekrem’in: "Hiç bir zaman Ali haktan ve hak da Ali'den ayrilmaz"[9] övgüsüne mazhar oldu.
Hz..Ali (a.s) Hz. Peygamber'in vefatinda otuz üç yasindaydi. Tüm dini faziletlere sahip olup, sahabe içerisinde her açidan en seçkin mevkide olmasina ve Hz. Resulullah (s.a.a)’in ümmete açikça: “Ben kimin mevlasi (efendisi) isem Ali de onun mevlasidir” [10]
Ve Hz.“Ali benden sonra her mü’min erkegin ve mü’me kadinin velisidir” [11] buyurmasina ragmen o Hazret’in genç olmasi ve Peygamber'in savaslarinda kâfirlerden birçogunu öldürüp, onlardan düsman kazanmasi bahane edilerek hilafetten kenara itildi.
Böylece o Hazret’in eli tüm genel olaylardan kesildiginde evinin bir kösesine çekilerek özel kisileri egitmeye basladi. Peygamber'in vefatindan sonra 25 yil, üç halifenin hilafet zamani geçti. Üçüncü halife Osman öldürüldügünde halk Hz. Ali'ye (a.s) biat ederek onu hilafete seçti.
Hz. Ali (a.s) dört yil dokuz ay süren hilafeti müddetinde Peygamber'in sirenine uyup, hilafet'e inkilâp ve kiyam ruhu verdi. Toplumda çesitli islahlara (degistirmeler) basvurdu.
Elbette bu islahlar, bir kisim çikar pesinde kosanlarin zararina oldugu için sahabeden bazilari, "Ayse" "Talha" "Zübeyir" ve "Maviye" liderliginde üçüncü halifenin kanini bahane ederek halifeye karsi çikip, çesitli çirkin olaylara sebebiyet verdiler.
O hazret bu fitneleri yatistirmak için Basra yakinlarinda Ayse, Talha ve Zübeyir ile savasti ve bu savas, Cemal savasi adinda maruf oldu. Irak ve Sam sinirlarinda Maviye ile savasti; bu savas Saffin savasi adini aldi ve bir buçuk yil devam etti. Nehrevan adiyla maruf olan muharebesinde de Hariciler ile savasti.
Böylelikle o hazretin hilafet müddetice gösterdigi çabalarin birçogu iç kargasalari gidermek yolunda geçti. Çok geçmeden Hicretin 40. yili Ramazan ayinin 19. günü Küfe mescidinde, sabah namazinda, Hariciler tarafindan yaralanip iki gün sonra sehit oldu.[12]
Hz.. Emir-ül Müminin (a.s) tarihin tanikligina, dost ve düsmanin itiraflarina göre insani degerlerde hiçbir eksikligi olmayip Islami faziletlerde Peygamberin terbiyesine tam bir örnek idi. Onun sahsiyeti hakkinda yapilan bahisler, Sia ve Ehli-i Sünnet ve bu konuda bilgi sahibi olanlar tarafindan yazilan kitaplar hiç kimse hakkinda olmamis ve yazilmamistir.
Hz..Ali (a.s) ilim ve bilgi açisindan Hz..Peygamberin ashabi arasinda en üstünüdür. Ilmi açiklamalariyla özgür kanitlama ve burhan tarzini ortaya koydugu gibi, ilahi ögretilerde ve felsefi bahislerde de bulundu.
Kuran’in lafzini korumak için Arapça dilbilgisi kurallarini icat ettigi gibi Kuran’in batininda da konustu. Hitabet etmekte en becerikli, Araplar içinde secaatte dillere destan idi. Peygamberin zamaninda ve ondan sonra yaptigi savaslarda hiçbir zaman panige kapilmadi.
Defalarca çesitli olaylar örnegin Uhud, Huneyn, Hayber ve Hendek gibi savaslarda Peygamberin ashabi ve ordusu panige kapilip titrediler, bazilari da kactilar . Fakat Hz..Ali (a.s) bunlarin hiç birinde düsmana sirt çevirmedi. Savasta ün kazanan yigitlerle savastiginda hiçbiri kurtulamadi.
Bu güce sahip oldugu halde güçsüzlerle savasmadi. Kaçani takip etmedi, gece saldiri yapmazdi ve suyu düsmana kesmezdi.
Hayber savasinda hücum edip kalenin kapisini yerinden söküp bir kenara atmasi tartisilmaz tarihi bir realitedir .[13]
Yine Mekke'nin fethinde Peygamber-i Ekrem (s.a.a) putlarin kirilmasina emir verdiginde Ali (a.s), Peygamberin istegiyle, o hazretin omuzlarina ayaklarini koyarak Kâbe’nin üzerine çikip, oraya dikilen tastan yontulmus koskocaman Hübel denilen putu yikti.[14]
Ali (a.s) takva ve abitlikte de tek idi. Onun sertliginden sikâyet edenlerin cevabinda, Peygamber; "Onu kinamayin. Çünkü o Allah'a âsiktir." buyurdu.[15]
Sahabeden olan Abu Der da, o hazretin kupkuru cesedini Medine hurmaliklarinin birinde görünce haber vermek için onun evine gelip Hz. Fatma’ya "Kocandan taraf basin sag olsun" dedi. Peygamberimizin kizi "Amcam oglu ölmemis, ibadet ederken ilahi korkudan bayilmistir. Onun bu hali çokça görülmektedir" buyurdu.
Hz..Ali'nin (a.s) fakirlere yardim etmesi, emri altinda olanlara muhabbet etmesi, çaresizlerin imdadina kosmasi, cömertligi ve affi hakkinda bir çok kissalar vardir. Eline geleni Allah yolunda fakir ve miskinlere verip kendisi çok zor kosullarda yasiyordu.
Çiftçiligi, fidan dikmeyi, su kuyulari kazmayi ve bayir yerleri yesillendirmeyi severdi. Fakat bu yolda elde ettigi seyleri fakirlere vakfederdi. O Hazretin vakiflari "Ali (a.s) sadakalari" adinda meshurdur. Hilafetin sonlarinda bunlarin epeyce (yirmi dört bin dinar) geliri vardi.[16]
Kisaca Hz.Ali (as)’n hayatindan bir bölüm size aktardik. Ilk önce ezanin nasil okunusunu yazmadan önce kametin okunusunu yazacagim daha sonra ezani yazacagim bunlardan sonra ins konumuza baslayacagiz.
MUAZZININ HAKKI
Imam seccad (a s ) buyuruyor ki: Bil ki ezan söyleyenin Hakki sunlardir;
1-Sana Allah’i yad etmen gerektigini hatirlatir.
2-Seni Allah’tan nasip almayi davet eder.
3-Ilahi Vecibeler yerine getirmende sana yardimcidir.
Bu nedenle, Sana iyligi dokunan kimselere ettigin gibi ondanda tesekkür et”
KAMET “kamet on yedi cümledir”
Allah-u Ekber “2”
Eshedu en la ilahe ilallah “2”
Eshedu enne Muhammeden Resulullah “2”
Eshedu enne “Emir’el-müminine” Aliyyen Veliyullah “2”
Hay ye ale’s-Salah “2”
Hay ye ala’l-Felah “2”
Hay ye ala hayr’il-amel “2”
Ged gamet’i-salah “2”
Allah-u Ekber “2”
La ilahe Illallah “1”
EZANIN OKUNUSU “Ezan on sekiz cümledir”.
Allah-u Ekber “4”
Eshedu en la ilahe ilallah “2”
Eshedu anne Muhammenden Resulullah “2”
Eshedu enne “Emir’el-müminine” Aliyyen Veliyullah “2”
Hay ye ale’s-Salah “2”
Hay ye ala’l-Felah “2”
Hay ye ala hayr’il-amel “1”
Allah-u Ekber “2”
La ilahe Illallah “2”
ÜÇÜNCÜ SAHADETIN ISBATI
Ezan ve kamette Allah’in birligine ve Hz. Peygamber “s a a” ‘in Risale tine sahadetten sonra Emir’ül –müminin Hz. Ali “as”’in da vilayetine edilen sahitlik , “Eshedu enne Aliyyen veliyullah” cümlesinden olusur.
Siiler öteden beri gelenege uymuslar ve bunu, kendilerine siar edinmislerdir. Diger Müslümanlar da Siileri bu özellikleri ve geçmisleriyle tanimaktadir.
Sii ulamasinin konu hakkindaki meshur, hatta icmai görüsü sudur ki; bu sahadet her ne kadar imanin erkânindansa da ezanin kisimlarindan degildir.
Merhum Seyh Sadik, “ ”Üçüncü sahadetin ,ezanin kisimlarindan olmadigini söyleyenleri elestirmis olsa da “ “biz insafli bir tutumla delilleri ve eserleri, özellikle Hz. Peygamberimiz “s a a” ‘in yasamini ,Zalimlerin suçsuz insanlar üzerine eziyetlerin tarihini, ((Herkesin gayet iyi bildigi gibi Ümeyye ogullari ve benzerleri Hz..Ali “as” ‘in faziletlerini örtmek için gece gündüz gayret sarf ediyorlardi.Uygun olmayan sözlerle, hasa sünme hasa, la net ve küfürlerle ,hatta namazlarda bile insanlari Hz,Ali “as” ‘dan ve ailesinden uzaklastirmaya çalisiyordular.Hasim ogullari’na karsi var olan eski düsmanliklari ve kinleri o dereceye ulasmisti ki bu asiri bir küstahlikla, Efendimiz “s a a” ‘in sahsina ihanet etmeye kadar variyordu.Yine Ümeyye ogullari ailesi O efendiler efendisinin “s a a” mübarek adini ezanda isitmeye dahi tahammül edemiyordu.
Muaviye, Hz. Ali “s a” ‘a ve ailesine karsi geçmise dayanan düsmanligindan dolayi, ezan da efendimiz“s a a” ‘in ismini duydugu zaman ki rahatsizlik ve kiskançlik o kadar agir basiyordu ki “Ne zamana kadar isitecegim” demekten kendisini alamiyordu.Maviye dostu olan Mugeyre b.Sube’ye söyle demisti:”Biliyorsun ki günde bes kere “Eshedu anne muhammenden Resulullah” denilerek Hasim ogllari’inin ismi haykiriliyor.
Ey annesi ölücesin adam!.Söyle ,Bunlar söylendikten sonra bizim için geriye ne kaliyor ?.Yemin ederim ki Muhammed’in ve Islam’in isimlerini gömmedikçe oturmayacagim)). “ ” Ayni zamanda Ehli-i Beyt ve masum imamlar “as” hakkinda ki nazil olan ayet ve rivayetleri arastirdiktan sonra kolaylikla söyleye biliriz ki Hz. Peygamber “s a a” in, nübüvvet hariç, sahip oldugu büyüklük ve keramet, onun halifesi, dinin ve efendimizin savunucusu Emir’ül müminin Hz. Ali “as” için de geçerlidir.Bu kerametlerin kabulü de Sii mezhebinin zaruretlerindendir. Gayet’ul-Meram adli kitapta, Imam Muhammed bakir “as”in babasi imam Zeynel Abidin “as” dan nakil ettigi söyle bir rivayet zikir edilmistir: Hz:Peygamber efendimiz “s a a”, Hutbelerinden birinde Hz..Ali “as”a söyle buyurdu: “Ey Ali!.Allahin beni kildigi bir fazilet yok ki senide o faziletin ayniyla üstün kilmamis olsun”.Kisaca, bu sözlerden anlasilan sudur ki, peygamberlik makami disinda peygamber efendimizin “s a a” in sahip oldugu tüm keramet ve imtiyazlara Hz. Ali “as”in da sahipti.Bunlardan biri de gerek Peygamber efendimiz “s a a”in gerekse Hz. Ali “as”in sahip oldugu velayet ve imamet makamidir. Yukarida ifade ettigimiz gibi, risalet makami disinda hiçbir bunun disina çikmaz.Bu konuda mübahale ayetinden istifade edile bilinir.(Ali Imran ayet/ 41)(( Bu konunun özeti sudur: Hicri 9,yilin da altmis kisiden olusan Necran Mesihlilerinden bir gurup, baspiskopos Abu Harise, Necra’nin ailesinden olan Eyhem de bunlarin arasindaydi.Ebdulmesih baskanliginda Medine’de Hz. Peygamber “s a a”in huzuruna geldiler. Efendimizin Islam hakkinda ki sohbet ve bahisleri onlari ikna etmedi. Allah’tan kendisine bildirildigi üzere onlara “Mubahale” teklifinde bulundu ”Mubaahle” yani taraflarin birlikte, bir yerde toplanip haksiz olan, batil yolda olan taraf hakkin da Allah’in gazabini istemektir ki buda hakkin ve haklinin ortaya cikmasini saglayacaktir.Ali Imran süresinin / 61’inci ayetinde de Allah’in Hz. Peygamber “s a a”e hitabi söyleydi: “Sana iyice Bildirdikten sonra gene bu hususta tartisan olursa de ki: gelin, ogullarimizi ve ogullarinizi, kadinlarimizi ve kadinlarinizi çagiralim; biz bizzat gelelim, sizde gelin. Ondan sonra dua edelim ve Allah’in lanetini yalancilara havale edelim”.
Mubahale zamani gelip çatigi zaman Necran heyeti Medine’nin disinda bir yerde toplandilar. Ansizin Hz..Peygamber “s a a”in yaninda Hz..Ali “sa”,Hz..Hasan,Hz..Hüseyin “as” ve Hz..Fatima “as” oldugu halde o tarafa dogru gelmekte oldugunu gördüler .Bas piskopos Abu harise ,yanindakilere söyle dedi.“Öyle yüzler görüyorum ki onlarin dudaklarinin dua ve ya da bed dua için kipirdamasi, en büyük daglari yerinden söküp atmaya yeter.Bu sözler Necran heyetinin mühaleden çekilmesi, her iki tarafin bir anlasma yapmasi ve Hiristiyan ruhanilerinin asillerinin, efendimiz “s a a”in maneviyatina teslim olmalariyla neticelendi.Tüm Müslümanlarin üzerinde hem fikir oldugu mubahale hadisesi Sii ve Sünni kitaplarinda saglam istinatlarla “delilerle” ve serhleriyle birlikte bulunmaktadir. Konuyla ilgili ve alakali arti daha detayli bilgi için bu degerli kitaplardan “ “ müracaat edebilirsiniz.Yükarida ki ayeti, Hz.Ali “as”ile alakali bir delil olarak getirmemize sebebi olmustur ki; Ayette ki “Enfusena” Nefsizim Kelimesiyle Hz..Ali “as”in varligi kast edilmistir ki Hz..Peygamber efendimiz “s a a”in sahsi makaminda kullanilmistir.
Dikkat edilecek olursa Hz..Peygamber “s a a” mubaha leye giderken yaninda Hz..Ali “as”,Hz..Hasan,Hz..Hüseyin, ve Hz..Fatima “ s a”i Almistir ve ayette de sirasiyla çocuklar ,esler ve nefisler tabiri kullanilmistir ki Buda Hz..Ali “as”in nübüvvet makami hariç tüm yönleriyle efendimiz “s a a” ile ayni makamda ve menzilde oldugunu göstermektedir.Ehl-i Sünnetin taninmis müfessirlerinden Fahri Razi, Sii ulamlarindan birinin nakil ettigine göre, bu delillendirmeyi nakil ettikten sonra, ikna edici vermeksizin sadece red etmekle yetinmistir. “ ” Her hali karda mübahale hakkinda ki ayet ve mutavatir hadisler, Efendimiz “s a a”in vefatindan hemen sonra hilafete Hz..Ali “as’in gelmesi gerektigine, Onun efendimizle “s a a” ayniyetligine yani Efendimiz “s a a”in nefsi olduguna, güçlü bir delil teskil etmektedir.Buna ilaveten Hz..Ali “a s”Hz. Peygamber “s a a”in tipkisi olmasindan dolayi Efendimiz “s a a” hariç tüm peygamberlerden üstün oldugunda söyleye biliriz. Konuya daha iyi açilmak gerekirse, Enfusena “nefislerimiz” kelimesi kuskusuz Allah resulünün “s a a” in sahsina isaret etmektedir.Zira ayette “nefislerimizi davet edelim”deniyor, kastedilen, Efendimizin sahsi olsaydi,”nefislerimizi davet edelim” manasi anlamsiz olurdu. Dolayisiyla “enfusena” kelimesiyle kastedilenlerin, Hz. Peygamber “s a a” in sahsi unvaniyla “sifatiyla” mubaha leye davet edilenin, Hz..Ali “as” in oldugunu söylemekten baska bir çikar yolumuz yoktur.Ezanda ilk ve ikinci sahadetten sonra “Allahin birligine ve onun peygamber “s a a” in risale tine sahadet” üçüncü sahadeti etmek “imam Ali “as”in velayetine sahadet” kesinlikle her yerde gerekli ve mesrudur. Örnek olarak, Allame tebersi Abu Mansur Ahmet b.Ali b.Abu talib Tebersi Hicri 5 ve 6 yüz yilinda yasayan Ibn-i sehrasup “Residuddin Muhammed b.Ali b.Sehrasup Mazendarani” inin üstadi idi. Ibn-i Sehrasup, hiçri altinci yüz yilin en seçkin âlimlerdendir.Ve Menakib-i Al-i Ebi Talib adli eserin de sahibidir. Hicri 588 yilinda halep’te vefat etmistir. “tebersi, Ihticac, Önsüz, c.1,s.1–2”Ihticac yazari Allame Tebersinin, seyh Saduk’a kadar isnadi su sekildedir. “O, abit bir alim olan Mehdi b.Ebu harb Hüseyin Marasi’den, O.da Abu Abdullah Cafer b. Muhammed b.Ahmed Duristi’den,O,da üstadi seyh Sadiktan …” “Ayetullah Uzma Hui,Mücem-u Rical’il-Hadis”Ihticac Adli kitabinda Allame Tebersi, Imam Sadik “as”dan su hadisi nakil eder: Hz.Peygamber “s a a” Miraç gecesini ve göklerde ki seyrini bir hadisinde anlatirken, Asrin üzerinde La ilahe illallah, Muhammed Resulullah,Aliyyen veliyullah yazili oldugunu söylemistir.”Ve Sunu ekler Imam Sadik “as” “içinizden biri biri “la ilahe illallah ve muhammenden Resulullah” dediginde Hz.Ali “a s” inda Emir’ül-Müminin oldugunu söyleyin.Ihticac-i tebersi, c.1,s.230–231.Imam Ali “as”in vilayetine, fasilsiz olarak ilk iki sahadetten sonra sahitlik etmek hususunda çok sayida rivayet var. Teberruken bunlardan bir kaçini deyinecegim.
a-Sinan b.Tarif’in naklettigine göre, Imam Sadik “a a” Buyurmustur ki : ”Biz, Allah’in ismini Yücelttigi ilk aileyiz. Zira Allah-u taala yeri ve gögü yaratirken münadiye üç defa Eshedu en la ilahe illallah, üç kere Eshedu enne Muhammeden Resulillah, Üç kerede Eshedu enne Aliyyen emir’el-Müminine hakan diye seslenmesini Emir etmistir ” ”b-Ibn’i Mesud,Hz.Peygamber “s a a”den naklettigi bir rivayette söyle diyor: La ilahe illallah , Muhammed Resulullah , Aliyyen veliyullah , desin “ ”c-Abdullah b.Selam, Hz. Peygamber efendimizin “s a a” in böyle buyurdugunu rivayet eder : “Hamd bayraginin ( kiyamet gönü Ali “as”in tasiyacagi bayraktir) oun üstünde söyle yaziyor: Bismillahirrahmanirrahim , Elhemdu lillahi Rabbil alemin , la ilahe illallah , Muhammed Resulullah , Aliyyen veliyullah . “ ”d-Ehli sünnet ulamsindan Hafiz Ebu Muhammed b. Ebu’l-Fevaris, el-Erbain adli kitabinin 50. Sahifesinde bir hikayeyi nakil ederken, Efendimiz “s a a”in yüzügünün tasinda su üç cümlenin yazili oldugunu zikir etmistir : “la ilahe illallah, Muhammed resulullah . Aliyyen veliyullah” “ ”e-Miraca ait rivayetlerde elimize geçen rivayetlere göre, Efendimiz “s a a” söyle buyurmustur : “Cennette mücevherlerle süslü bir saraya girdim ve kapisinin peredesinin üstünde su yaziyi gördüm: La ilahe illallah Muhammed resulullah , Aliyyun veliyy’ul-kavm. Diger bir sarayin perdesinin üzerinde de Muhammed Resulullah , Aliyyun vasiyy’ul-Mustafa yaziliydi.” ” ÜÇÜNCÜ SAHADETI ILK VE IKINCI SAHADETE EKLEMENIN SIA’YA GÖRE DELILLERI Az Önce zikir ettigimiz Ehlisünnet’e ait delillerin yani sira baska rivayette de nakli olunmustur. Bu rivayet , Özellikle Hz..Ali “as”in velayetine sahitlik etmeyi , Allah’a ve Resulüne “s a a” edilen sahitlige eklemek konusuna dair deliler getirmektedir .Ayrica Üçüncü Sahadeti “Hz.Ali “as”in velayetine sahitlik etmek” Ezanin bölümü kabul edip onu , ezanin vacip olan kisimlarindan degilse bile müntahaplarin dan oldugunu kabul etmek gerçege uzak degildir .Zira Allame Meclisi ,Bihar’ul adli esrinde söyle yazmaktadir :”Ezanda Hz..Ali “as”in velayetine sahitlik etmenin ezanin müntahaplarindan olmasi , Gerçege aykiri degildir.Çünkü Seyh Tusi, Allame Hilli, Sehid-i Evvel ve daha birçoklari, bu konuda hadislerin geçerli oldugunu kabul etmislerdir. Allame Meclisi, daha önce zikir ettigimiz Taberisi’nin ihticac Adli eserinde ki rivayetleri delil olarak gösterdikten sonra sunlari ekliyor:“Eger müezzin ya da kayyim, Hz.Ali “as”in vilayetine sahadet etmeyi, ezan ve kametin bir kismi olarak degil de teberrük “Bereket” maksadiyla okunmus olursa günah islenmemistir “ “Baska bir rivayette Ehl-i Sünnet’in Muhakkik âlimlerinden seyh Abdullah Miragi , “ Misri “es-Selafet fi Emr’il-Hilafet Adli esrinde Mustefiz Haber “Haber’i Mustafiz :Istilahta, Ravilerin çok sayida oldugu ve degisik yollarla bize ulasan habere deniliyor .Bu durum, Haberi tek bir haber olmasindan çikarir ve yaklasik olarak saglam mutavatir düzeyine ulasir. Olarak nakletmistir ki dik katlarinizi yazdigi su satirlara çekmek istiyorum: 1-Selman-i Farsi, Hz.. Peygamber efendimiz “s a a”in zamanin da ezan ve kamette , Allah’in birligine ve Hz .Peygamber “s a a”in Risale tine sahitlik ettikten sonra ,Emir’ül-Müminin Hz. Ali “a s”in da velayetine sahitlik ediyordu.Sahabelerden biri Hz. Peygamber “s a a”in huzuruna gelerek söyle dedi : “Ey Allah’in resulü! Bugün daha önce isitmedigim bir sey isittim. Efendimiz “s a a” bunun ne oldugunu sorunca sahabe su cevabi verdi. Selman ezan okurken Allahin birligine ve Hz. Peygamberin risale tine sahitlik ettikten sonra,Hz.Ali “as”in da velayetine sahitlik etti. ((Bu hadise ,Veda Hacci’in dan ve Gadir Hum hadisesinden sonra cereyan etmistir.)) Allahi’in resulü “s a a” söyle buyurdular : “Güzel sey isitmissiniz!”2-Ebuzer Geffari Hakkinda rivayet edilmistir ki, sahabelerden biri Efendimiz “s a a” e gelerek söyle dedi: “Ey Allah’in resulü! Ebuzer ezan okurken Peygamber “s a a”in risaletine sahadetlik ettikten sonra ,”Eshedu enne Aliyyen veliyullah” diyerek Hz.Ali “as”in da velayetine sahadetlik ediyordu.Efendimiz “s a a” su cevabi verdi: “Aynen öyledir. Gadir’i Hum da söyledigim “Ben kimin movlasi isem Ali “as” da movlasi dir” sözümü unuttunuz mu? Bundan sonra kim vermis oldugu sözde durmazsa sadece kendi nefsine zülüm etmis olur. “ ”“Eger yukarida ki iki hadise dikkat edilecek olursa rahatça söyleye biliriz ki; ezan ve kametteki sahadet’i selase sünnettir. Çünkü Hz. Peygamber “s a a” bu sahadeti onaylamis ve imzalamistir.Dikkate sayandir ki zikredilen rivayetlerde ki sahabeler, yani Selman ve ebuzeri geffari Hz. Peygamber “s a a”in Tüm Müslümanlar tarafindan kabul edilen iki seçkin sahabedir. Efendimiz “s a a” onlar hakkin da övücü birçok hadis söylemistir. Ayni sekilde nübüvvet ailesinden olan imamlar “a s” da bu iki büyük sahsiyeti methetmisler ve onlari ilk büyük Siilerden saymislar.” ”Selman’i Farsin’nin makami öyle bir noktaya ulasmistir ki, Hz. Peygamber “s a a” onun hakkinda söyle buyurmustur: Selman bizim Nübüvvet ailemizin bir parçasidir.” “ ” Ebuzeri gaffari hakkinda Efendimiz “s a a” ve Imamlar “as” birçok hadis zikir etmislerdir. Hz. Ali “as”Hz. Ali “as”Hz. Peygamber Efendimiz “s a a”dan su hadisi naklediyor: Gökyüzünün üzerine gölgesi düstügü ve yeryüzünün sirtinda tasidigi kimseler arasinda Ebuzer Geffar’i den daha dogru sözlü biri yoktur. “ ”Uzun süzün kisasi, Ezan da ve kamette üçüncü sahadetlik “sahadeti selase”Sialarin asli özelliklerindendir. Basta Selman, olmak üzere Siiler bunu ezanda söylemislerdir ve Efendimiz “s a a” da bunu onaylamistir.Hz. resulullah “s a a”in zamanindan beri uzun bir geçmisi olan üçüncü sehadeti zikretme, Peygamber efendimizin “s a a”in ölümünden sonra icat edilims bir sey degildir.Samedani fikihçilarindan ilim ve irfan ehli merhum muhakkik Nahrir, Ayetullah Seyh Abd7un Nebi eraki (r.a)’in verdigi hariç dersinde, söz konusu olan ezan ve kamette üçüncü sahadeti delilerle serh ve ispat ettigini bildirmistir.Ona göre Üçüncü sahadet, ezan ve kametin kisimlarindan biridir. Bu hadis ve arastirma ve takriri ögrencilerinden âlim ve muhakkik seyh Muhammed hasan Al-i Tahir tarafindan, Risalet’ul-Hidayet fi kevn’is-Sehadet Bi’l-Velayet fi’l-ezan ve’l-Ikamet Cuz’un ke Sair’il-Ecza. Adiyla yazilmis ve basilmistir.Bu konuyla ilgili burada biraz genisçe yer vermek istiyorum: Büyük Âlimlerin ve taklit mercilerin Görüsleri; Geçmiste ki ve bugünkü büyük Sii Âlimlerinin ve taklit mercilerinin , “Ezan ve kamette üçüncü sahadet’e dair fetva ve görüsleri çesitlilik arz etmektedir. Bu görüsleri su sekilde alti guruba ayira biliriz: 1-Bir topluluga göre: Ezan ve kamette ki Üçüncü sahadet, Ezan ve kametin kisimlarindan degildir. Gerekli de degildir, müntahap da. Ancak Onun bereket ve kutluluk için söylenmesinde bir mahsur yoktur, hatta iyidir de.2-Bazi âlimlere göre: Üçüncü sahadet süphesiz ezan ve kametin kisimlarindandir.3-Diger bir kisma göreyse: Üçüncü sahadetin, Ezan ve kametin kisimlarindan sayilmasi, Muhtemelen Müntahaptir.4-Baska bir gurup ulamaya göre de: Sahadet’i selase, Imanin siaridir ve Siiligin bir simgesidir.Bu sebepten dolayi bunu ezanda ve kamette zikretmenin bin üstünlügü vardir.Bazi zamanlarda da vaciptir ancak , ezanin bir kismi olmasi kastiyla degil ..5-Diger bir kisim alimler ise : Hz..Ali “as”in Allah’in velisi ve müminlerin emri oldugu hakkinda ki yaygin rivayetlere dayanarak ,Üçüncü sahadetin ezan ve kamette zikredilmesini müstahap kabul ederler.6-Son guruba gelince: Hz: Ali “as” Hakkindaki bir önce ki gurubun dayanak gösterdigi Ehl-i Sünnet’e ait rivayetleri kast etmeksizin, Üçüncü sahadetin zikrinin müstehap oldugunu söylerler. Bu görüslerin izahi sudur ki: Dönemimizin meshur Ulama ve müçtehitli ilk görüsü benimsemislerdir. Ancak Ikinci gurubun benimseyen âlim ve meralcilerden biri olan merhum Ayetullah Seyh Abdunnebi Eraki , “Delillerle fikih” islerken ondan fazla fikhi delile dayanarak, Ezanda ve kamette Hz. Ali “as”in velayetine sahitligin yani Üçüncü sahadetin, Ezanin kisimlarindan bir kisim oldugunu belirtmistir.Onun bu dersleri, Talebesi Seyh Muhammed Hasan Al-i Tahir tarafindan Risalet’il Hidayet fi kevn’is-Sahadet Bi’l-Velayet’i Fi’l-Ezan ve’l-Ikamet Cüz’ün Kesair’ul-Ecza” Hz. Ali “as”in velayetine Sahitlik etmenin ezan ve kametin diger kisimlari gibi bir kisim olmasina kilavuzluk adiyla yazilmis ve basilmistir.Merhum Ayetullah aga Mirza Istihbanati “r a “ , Üçüncü sahadeti ezanin ve kametin kisimlarlindan kabul etmis ve söyle buyurmustur. Hz. Resulullah “s a a” bunu bütün ümmete duyurmasi için uygun ortam bulamadi. “ ”Allame Meclisi ise, Daha önce zikrettigimiz gibi Üçüncü görüsü benimsemis ve üçüncü sahadetin ezan ve kametin müstahap kisimlarindan biri olmasinin ihtimali dâhilinde oldugunu söylemistir. “ ”Hadaik adli eserin sahibi Merhum Seyh Yusuf Behrani ,Alleme Meclisinin görüsüne katilmakta ve onaylamakta dir. “ ”Merhum Kasif’ul Gita “h . 1373” Bu konuda sunlari söylüyor: Genel delillerden yararlanarak Üçüncü sahadetin ezan ve kametin Müntahap eczalarindan oldugunu söylemek mümkündür. “ ” Merhum Ayetullah Uzma Seyyid hakim “r a”, Dürdüncü gurubun görüslerini benimser. “ ”Merhum Ayetullah Uzma Seyyid Muhammed Sahrudi, Besinci görüse fetva vermistir. “ ” ve yine ayni sekilde Muhakik fakih H.Aga Riza Hamedani de Bu görüsü kabul etmistir. “ ” ve birçok Ayetullahlarin görüsleri kisaca söyledir:1-Urvet’ul-Vuska yazari Ayetullah seyyid Muhammed Kazim Yezdi.
2- Ayetullah Ismail Sadr .
3-Ayetullah Mirza Muhammed Taki Sirazi .
4-Ayetullah Uzma Muhammed Hasan Sirazi “Büyük mirza” Ve bunun ustadi. Yani Ayetullah Uzma seyh Murtaza Ensari “r a” Altinci Görüse fetva veren merci Ulamlarindandir. “ ”Merhum Ayetullah Uzma Sahibi cevahir, Bu büyük ulamalarin hasiyeleri dikkate alinarak… “ ”
VELAYETMUHALIFLERINE CEVAP Ezan ve kamette Üçüncü sahadetin zikredilmesinin gerekliliginin ortaya koyan sebeplerden biride Hz. Ali ve Hz. Ali “as”in ailesinin düsmanlari ile mücadelenin gerekliligidir. Zira Ümeyye ogullari ve Mervan ogullari, küstahlikta o kadar ileri gitmislerdir ki “Allah’a siginiriz”Hz. Ali “as”a ezan ve kamette lanet ve küfretmeyi ezanin aslindan saymaya baslamislardi.Minarelerden ve Minberlerden bu büyük sayrisizligi hiç çekinmeksizin haykiriyorlardi. Hatta onlar, Islam’i ilk kabul eden ve imani tüm Müslümanlarin imanindan daha güçlü olan Hz. Ali “as”in imanini ve Müslümanligini inkâr ediyorlardi.Oysaki Hz.Ali “as” Göz açip kapatacak kadar bir zamanini dahi müsrik olarak geçirmemistir. Bilakis o, Peygamber “s a a”in ayni kardesi “nefsi”ve damadiydi.Düsmanlarin fikir ve amellerine karsilik en iyi müdafaa, minarelerden Alalh’in birligine ve Hz. Peygamber “s a a” in risale tine Sahadet getirdikten sonra emir’ül-Müminine Hz Ali “as”in velayetine de sahitlilik etmektir.
Böylece bizim amelimiz onlarin düsmanliklarina karsi bir ret ve itiraz olacaktir. Nitekim Tava tur yoluyla birçok kaynaklarca nakledilmistir ki, Uhud savasi gibi Müslümanlarin Müsriklerle savaslarinda Müsrikler , “Hubel Yücelsin” haykirirlarken, Hz. Peygamber “s a a”da Müslümanlardan yüksek sesle su cevabi vermelerini istemisti. “Allah daha büyüktür ve daha yücedir ” Müsrikler, Muhakkak ki bizim Uzza’miz vardir ve sizin için Uzza yoktur.Diye bagirinca, Efendimiz “s a a”in Müslümanlara, cevap olarak söyle haykirmalarini emretti: “Allah Bizim sahibimizdir ve sizin sahibiniz yoktur.”Ebu Sufyan bu savasta söyle diyordu: çark döndükçe dönmektedir. Dün siizn lehinize dönüyordu, Bugün bizim. Savasta yenmekte vardir yenilmekte… Bugünse sans bizden yana!Bunun üzerine Hz. Peygamber Efendimiz “s a a” Müslümanlara söyle buyurdu: Onun bu sözlerine karsilik söyle cevap verin: Bizim ölülerimiz cennete, sizin ölülerinizse cehennemdedir.” ”Allah’in adina yemin ederim ki Hz. Ali “as”in velayetine sahitlik etmek; Allah’in, Hz. Peygamber “s a a”in ve ihsasli Müslümanlarin huzurunda en sevimli ameldir; Öyle bir yemin ki ne suçtur, ne de günah. Zira Daha önce de zikrettigimiz gibi Efendimiz “s a a”in sözlerinde uygun olarak, kendisinin sahip oldugu tüm keramet ve imtiyazlara nübüvvet makami disinda Hz.Ali “as” da sahiptir.Tüm bunlar Hz. Ali “as”in vücudun da toplanmistir. Ayrica, Hz.Ali “as”, Hz. Peygamber “s a a”in sahsi gibidir. Hz. Peygamber “s a a”, Hayber savasi öncesi onun hakkinda söyle buyurmustur: “ Yarin bayragi öyle birisine verecegim ki Allah ve Resulü onu sever, o da Allah ve resulünü sever .”Neticede Iftihar edilecek bu vazife Hz. Ali “as”a Nasip olmustur. “ ” O dönemde Müslümanlar arasinda olgunluk ve faziletleri inkâr edilmeyecek mümtaz sahsiyetler vardi, ancak Hz. peygamber “s a a”,Hz. Ali “as”i “Allah ve resulünü seven ve Allah resulü de onu seven unvaniyla sereflendirmisti.Üstadimiz Büyük âlim Mehrmizi(r a), bir konudan bahsederken söyle diyor: “Allah’in kanunlarinin bazi merhaleleri vardir ki o merhalelerden biride, Allah’in maslahati ve sevdigi, ser’i kanundur. Bu konuda bazi misaller veriyor ki onlari usul-u fikhi bahsinde zikretmistir.Buradan Kolaylikla, Hz: Ali “as”in Allah indinde ne kadar büyük bir yeri ve sevgisi oldugunu sonuca çikarila bilinir..Dolayisiyla onun yüce isminin de Allah ve resulünün “s a a”in isminin yaninda zikredilmesi icap eder .Hz. Ali “as”in isminin zikri Allah’in seriati unvanindadir. Her zaman da tekrarlanmalidir ki insanlar Hz. Ali “as” velayetinin yüce makamini unutmasinlar ve onu, tevhit ve nübüvvetin yaninda, mutlulugun ve dogrulugun ölçüsü olarak bilsinler.
PEYGAMBER “S A A” ÜÇÜNCÜ SAAHDETI ONAYLAMASINA RAGMEN NIÇIN DIGER MINARELERDEN DE OKUNMASINI EMRETMEDI? Bu noktada su soru akla geliyor: Eger üçüncü sahadetin “eshedu anne Aliyyen veliyullah” zikri, Efendimiz “s a a” nazarinda mesru ve sevimli idiyse, neden Müslümanlara minarelere den bunun da ezan da söylenmesi için kesin bir emir vermedi. Nitekim biliyoruz ki böyle bir emir de vermemistir? Cevap: Üçüncü sahadetin, ezan da zikrinin yerinde ve mesru olmasiyla Hz..Peygamber “s a a” in bunun ezanda zikrini asikara bir sekilde emretmemesi arasinda bir çelis ki ve tutarsizlik yoktur.
“Taninmis mencilerden merhum Ayetullah Uzma Aga Mirza istihbanati, üçüncü sahadeti ezan ve kametin kisimlarindan oldugunu kabul etmis ve söyle demistir: Hz. Peygamber “s a a” üçüncü sahadeti Islam ümmetine bildirmesi için ortam müsait degildi.” ”
Yani Efendimiz “s a a” Bunu emretmedi diye seriata uygun degil ve hüsnü kabiliyeti yoktur diyemeyiz. Zira Hz. Ali “as”in Muhalif, rakip düsmanlarina karsi bir takiya de yapilmis olmasi da mümkündür.Eger Allah Resulü “s a a” böyle bir emir vermis olsaydi, Fitneye ve “münafiklar tarafindan” kargasaya yol aça bilirdi. Mekke’ye yirmi kilo metre uzaklikta ki Hudeybiye’de, Peygamberimiz “s a a” ve müsrikler arasinda imzalanan anlasma “h.6” cok olumlu neticeler vermesine ragmen ashaptan bazilari, Özellikle Ömer b.Hattap, itiraz etmis ve söyle demisti: “Allah’a yemin ederim ki, Müslüman oldugum günden beri hiç bu kadar süpheye düsmemistim?.
Bunun kisaca açiklamasi su ki: Hz. Peygamber “s a a” , Hiçri /6/ yilin, Zilkade ayinda bir rüya gördü ki, Mekke’ye giriliyor ve Kâbe putlardan temizleniyordu. Hz. Resulüllah efendimiz “s a a” Gördügü bu rüyayi ashabina anlatti.O yil efendimiz “s a a” dolayisiyla birlikte umre ziyaretini yapmak için Mekke’ye dogru yola cikti. Ashap, Efendimiz “s a a” rüyasinin o sene gerçeklesecegini Ümit ederek yola çikmisti. Ancak müsrikler, Efendimiz “s a a”in ve ashabinin Mekke’ye girmelerini yasakladilar.Hz. Peygamber efendimiz “s a a” de orda bulunan bir agacin altinda Müslümanlardan biat aldi buda Ridvan biati denilmektedir. Küreyis kâfirleri bu biatten haberdar olduklari zaman Islam ordusuna saldirmaktan korktular. Neticede Mekkeliler bir temsilcisini Hz. Peygamber efendimiz “s a a”in yanina gönderdiler.Arka arkaya yapilan görüsmelerden sonra Hudeybiye anlasmasi imzalandi. Bu anlasma hayber ve Mekke’nin fethi gibi birçok olumlu sonuçlar beraberinde getirmisti. Hz. Peygamber efendimiz “s a a” görmüs oldugu rüya bir sonra ki yil gerçeklesmistir. Hz.Peygamber efendimiz “s a a” on dokuz gün Hudeybiye de kaldiktan sonra Medine’ye dündü. “ ”Hz. Resulüllah efendimiz “s a a”in yaninda bulunan kisilerden bazilari bu gelismelerden rahatsiz oldular ve itiraz ettiler. Hz: Resullullah “s a a”in ruyasina uygun olarak Kâbe’ye gidip tavaf etmeyi umduklarini ancak hiçte öyle olmadigini söylediler. Ömer b. Hattab’in agzindan sunlari naklediyoruz:
“Allah’a yemin ederim ki ,Müslüman oldugum günden beri hiç bu kadar süpheye düsmemistim.Peygamber “s a a”in yanina gittim ve sunlari söyledim sen Allah’in resulü degimlisin?.O da bana evet, Resulüyüm dedi. Ben, “Peki hak üzere,kafirlerde batil üzere degillermi?. Diye sorunca, Evet öyledir, diye cevap verdi. Ben söyle dedim; Peki o halde niçin asagilanmayi dinimize sokuyor ve onu onu kabul ediyoruz?Hz. Peygamberimiz “s a a”Buyurdu : “ben Allah’in resulüyüm ve asla ona isyan etmem.”Bunun üzerine sunu sordum : “ Peki, Yakinda mekke’ye girecegiz ve kabe’yi tavaf edecegiz demedinmi?..Oda evet , dedim , ancak bu sene girecegizmi, dedim?..diye sorunca ben ‘Hayir’ Dedim .Hz. Peygamber bana , Sen bu yil olmasa gelecek yil , Mekke’ye gireceksin ve kabe’yi tavaf edeceksin dedi.Neticede Efendimiz “s a a” buyurdugu gibi, bir yil sonra ki sene yani , “h.7” yilda Müslümanlar umre için Mekke’ye girdiler ve kabe’yi tavaf ettiler. “ ”Bu örneklerden maksadimiz, Hz.Peygamberimiz “s a a” in bazen etrafindakiler itirazlarina ve baskilarina maruz kaldigini göstermektir. Allah’n resulü “s a a”vefatindan az bir zaman önce Müslümanlara, uymalari ve kendisinden sonra süpheye düsmemeleri için vasiyetini bir kâgida yazmak istedi. Ancak Hz. Ali “as”in rakiplerinden bazilari, Hz.Peygamber efendimiz “s a a”in sayiklamakla itham ettiler.Bu sözlerden rahatsiz olan ve sinirlenen Efendimiz “s a a” yazmayi düsündügü seyleri yazmadi. Bu konu, Ehl-i sünnetin temel kaynaklari olarak kabul ettigi , “Sahih-i Buhari ve Sahihi Müslim gibi hadis kitaplarinda geçmektedir. “ ”Bu olay tarih ve hadis kitaplarinda “ kâgit ve mürekkep hadisi” olarak meshurdur. Olay söyle cereyan etmistir: Hz. Peygamber “s a a” ölüm döseyende yatarken, Rehberin kim olacagina dair perde arkasindan çevrilen entrikalardan haberdar olmustu. Rehberlik meselesinde ümmetin ihtilafa düsmesini ve benzeri seyleri önlemek için, Hz. Ali “as”in ve Ehl-i Beyt’in Imamlarin “s a” halifeligini yazili bir sekilde onaylamak ve gelecek nesillere bir senet birakmak istiyordu.Bir gün sahabenin ileri gelenleri, hasta yataginda yatan Efendimiz s a a”i ziyarete geldiler. Efendimiz “s a a” onlara yönelerek söyle buyurdu; “Bana kâgit ve mürekkep getirin! Benden sonra yoldan çikmamaniz için bir sey yazacagim.”O esnada Ömer b. Hattap, meclisteki sessizligi bozdu ve söyle dedi:”Hastalik peygambere galip gelmis olmali ki sayikliyor. Kuran, Semavi bir kitap olarak önümüzde duruyor ve bize yeter” bu sözler orada bulunanlar arasinda kargasaliga yol açti. Bir kismi bagirmaya basladi. Bir gurup, Peygamber “s a a”in emirlerini yazmak için bir kâgit ve kalem getirdi. Ömer ve onun taraftarlari buna mani olmaya çalisti. Sonuçta Hz Peygamberimiz “s a a” bu saygisizca davranislardan dolayi çok rahatsiz oldu ve söyle dedi: “Kalkin ve buradan gidin” Ibn-i Abbas Bu hadiseyi naklettikten sonra söyle diyor: Sahabelerden bir gurubun Mücadele ve ihtilaflarinin Hz. Peygamber “s a a”in söz konusu mektubun yazmasina engel olmasi, Islam adina en büyük musibet, felaket ve en üzücü hadisedir.” ”Muaviye’nin Hasim ogullari’na karsi güttügü düsmanlik ve kin duygulari “ezanin aslinin aslini degistirme pahasina… Ki daha önce zikretmistik” Bu durumu teyit eder niteliktedir. Evet, Ortaligi karistiranlarin, Efendiimz “s a a”in vasiyetini yazmasina mani olanlarin ve hazreti ölüm döseginde incitenlerin varligini düsündügümüz zaman,Hz. Resulüllah “s a a”Huzuru tesis, ihtilaf ve aleyhtarligi ortadan kaldirma düsüncesiyle, üçüncü sahadetin ezan ve kamette okunmasini açik bir sekilde emretmesinin gerçege hiçte aykiri olmadigini görürüz. Ancak Daha önce zikredildigi gibi, Efendimiz “s a a” Her firsatta degisik ifadelerle, Hz.Ali “as”in Velayetine sahadeti, Allah’in Birligine ve Kendisinin Peygamberligine sahitlikle birlikte anmistir.Yine bunun gibi aci bir hadise de, Efendiimz “s a a” Usame b. Zeyd’in ordusuna cepheye Hareket için verdigi emre muhalefette yasandi. Bu olayda söyle gelismistir sizlerin dikkatini çekmek istiyorum bu konuya!
Usame ordusunun macerasi kisaca söyledir: Hz. Peygamber “s a a” efendimiz ölüm döserindeydi. Güçlü Bizans ordusunun, Islam’in yayilisinin önüne geçmek ve Islam ülkesinin mahrem noktalarina saldirmak için hazirligi haberi geldi. Hz. Peygamber efendimiz “s a a” Muhacir ve enserden olusan bir ordu hazirladi.Bu ordunun içinde Abu Bekir, Ömer, Sad b. Vak kas, Abu Ubeyd’e cerrah vs. Taninmis kisiler vardi . Hz. Peygamber “s a a” kendi eliyle bayragi Usame’ye ((o zaman yirmi yasinda ya vardi ya yoktu) verdi.Onu bayraktar ve ordu komutani etti ve söyle buyurdu: “Allah’in ismiyle ve Allah yolunda, Allah’in düsmanlariyla savas! Kesinlikle Medine’den ayrilarak, Bizans’a karsi ordunla birlikte yola düs.” Bu konuda efendimiz “s a a” çok israr etmisti. Hz. Resulullahin israrinda incelenmesi gereken üç nokta vardir:
1-Düsmanin saldirilarini önlemek.
2-Hz. Ali “as”in halifeligini yürürlüge soka bilmek için bu ise engel olacak sahislari Medine’den çikarmak.
3-Bayraktar ve komutan seçiminde, Hz. Resulullah “s a a” davranislariyla Müslümanlara, takva ve manevi yönden güçlü olanin, bu tür vazifelere daha layik oldugunu ögretti. Usame güzel bir gençti ve manevi liyakatinin hatirina, Hz Peygamber efendimiz “s a a” tarafindan ordu komutaliligina getirilmisti. Usame silahli Islam ordusunu, Medine’den Curf “Medine’ye bir fersak uzaklikta bir yer’e “kadar götürmüstü. Diger savascilarin da kendilerine katilmalarini beklemek ve daha sonra da Bizans’a dogru koyulmak için Curf’de bir ordugâh kurdu.Hz. Peygamber “s a a”Usame’ye Duraklamadan hareket etmesi haberini gönderdi. Usame de ordusuyla birlikte harekete geçti ve Bizans ile yapilan savasta Islam ordusu galip geldi. Usame ganimetleri ve bir gurup esiri alarak Medine’ye geri dündü. Ancak, Efendimiz “s a a” bu zaman zarfinda vefat etmisti.Burada dikkat edilecek husus sudur ki, Usamen’in ordusunda ki bazi taninmis kisiler, Hz. Peygamber “s a a”in vefati aninda kendilerinin Medine’de bulunmalarinin gerekli oldugunu söyleyerek emre itaatsizlik etmisler, ordudan ayrilmislar ve geceleyin Medine’ye geri dönmüslerdi. Hz. Peygamber “s a a” geri denerek ihtilaf çikaranlar hakkinda hissettigi nefreti belirtmistir. “ ”Anlattigimiz bu hadise de ayni sekilde bir grubun “ hatta en taninmislarda bu grubun içerisindeydi” Muhalefetini Hz. Peygamber “s a a” de onayladigi gibi göstermektedir. Söylendigi gibi, Hz. Ali “as”in Rehberliginin özellikle ezan ve kamette ilan edilmesi meselesi, bazi muhaliflerin ve inatçilarin, kargasa ve fitnelerine sebep ola bilirdi. Bu yüzden efendimiz “s a a” ortami müsait görmediginden, çaresiz onun ezan ve kamette açikça ilanini söyleyememistir.Bazilarinin cahiliyet devri taassuplari, Nefislerine yenilmelerine sebep oldu, Allah resulü “s a a”nün emrine isyan ederek Usame’nin ordusuyla hareket etmediler. Sadece sükreden, hakki taniyan kimseler Usame’nin ordusuna katildi. Allah’u taala, Kuran’da onlar hakkinda söyle buyurmaktadir: “Kullarimdan çok azi sükredendir” “ ”Allah resulü “s a a” nün asrinda, Resulullah’in çok sevdigi ancak takiyye gerekçesiyle, ( Münafiklarin ortaligi karistirmasindan çekindiginden dolayi) yapmaktan vazgeçtigi birçok sey vardi. Özellikle Ehl-i Sünnet ve Siiler tarafindan nakledilen mütavatir hadislerden birinde (bunlarin birçogu ilim bilmeyi gerektirir,)Hz. Resulullah “s a a” efendimiz Hanimlarindan biri olan Aise’ye sösyle buyurdu: “Eger senin kavmin yeni Müslüman olamamis olsaydi, Kâbe’yi yikardim ve yeniden yapardim. Onun için de iki kapi birakirdim .” Bu hadiste kasittan sudur: Henüz Islam, o kavmin vücudunda derinlemesine sirayet etmemistir. Yani o kavim, Kayitsiz ve sartsiz Islam’a teslim olmamistir. Bu yüzden Kâbe’nin yikilarak yeniden yapilmasiyla bir takim fitnelerin dogmasi ve kargasaligin yasanmasiyla mümkündür.Ancak ben, fitneleri gidermek için, bu isi yapmiyorum. Gerçi, Kâbe’nin yeniden insa edilmesi, saldirilardan korumak için iki kapisinin olmasi ve birinin giris ve digerinden de çikis kapisi olarak düzenlenmesi daha münasip idi.Hz. Peygamber efendimiz “s a a” Üçüncü sahadetin ezanda minarelerde söylenmesi konusunda ki bir açiklamasinin ve emrinin olmamasi, bunun dinde yeri olmadigi anlamina da gelmez.Sonuç olarak, Üçüncü sahadetin “shedu enne Aliyyen veliyullah” Allah’in birligine ve Peygamber “s a a”in risale tine sahadetle birlikte söylenmesi iman ve velayetin sartlarindandir ve velayetle iman bunsuz asla kâmil olmaz.Bu yüzden, Üçüncü sehadetin, ezan ve kamette bir kere söylenmesi, ihtiyali olmanin geregidir. Nitekim bütün büyük ulemalar söyle buyurmuslardir:“Üçüncü sahadet, ezan kisimlarindan olmasa dahi hiç süphe yok ki imanin sartlarindan ve kisimlarindandir.Son olarak Sizlere Hz. Ali “as”in Hilafeten uzaklastirilma konusunu sizlere hatirlatarak hakkin nasil yok oldugunuzu göreceksiniz. Bizim kastimiz bu kayip olan hakkin insanlar arasinda taninmasidir.ins bu konuyla ilgili sagifede nelen oldu tarih kitaplarina baka bilirsiniz .Burada, Ehl-i beyt “as” için zahmet çeken tüm dergi ve site sorumlularina sonsuz tesekkürlerimi sunarim. Allahtan onlar için Rahmetini ve tovfigini inayet etmesi için, Yüce Rabbime el açarak onlara duaci olmaktayim. Allah sizlerden Razi olsun. Benim Bu eserimi hem derginizde ve sitenizde yayina sundugunuz için sizlere minnatarim,