TEVHİDİN MERKEZİ EHLİBEYT
'BEN İLMİN ŞEHRİYİM ALİ KAPISI DIR'

‘Suç işleyenler, inananlara gülerler’

‘Suç işleyenler, inananlara gülerler’


Mutaffifin sûresinin,
“Şüphe yok, suç işleyenler, inananlara gülerler” mealindeki 29. ayet-i kerimesi,
Hz. Ali (a.s) hakkında nazil olmuştur.
Fahr-i Razi ve diğer müfessirler tefsirlerinde bunu bildirirler.

Dehr sûresinin,
“Adaklarını yerine getirirler onlar ve şerri her yanı saran, kaplayan günden korkarlar.
Ve ona ihtiyaçları olduğu halde yiyecekleriyle yoksulu ve yetimi ve tutsağı doyururlar.
Sizi ancak Allah rızası için doyurmadayız; sizden ne bir karşılık istemedeyiz, ne bir şükür” mealindeki 7-10. ayetleri ve 10. ayet-i kerimeden 22. ayet-i kerimeye dek devamı, Emirü’l-Mü’minin, Hz. Fâtıma, Hasan ve Hüseyin (a.s) ile Fizza (R.A) adlı cariyeleri hakkında nazil olmuştur. Hasan ve Hüseyin (a.s), hastalanmışlar, Hz. Resûl-i Ekrem’le (s.a.a) sahabeden bazı kimseler, dolaşmaya gitmişlerdi, bu arada, Hz. Ali’ye, “bir şey adasanız” diyenler olmuş, Hz. Ali ile Fâtıma, üç gün oruç tutmayı adamışlar, Fizza da onlara uymuştu. İmam Hasan ve Hüseyin de bu adağa iştirak etmişlerdi. İmam Hasan ve Hüseyin iyileşince hepsi, adaklarını yerine getirmeye niyetlenmişler, Hz. Ali, borç olarak bir miktar arpa almış, öğütmüş, cenab-ı Fâtıma, üçte biriyle biraz yemek pişirmişti. Akşam, iftar vakti gelince Hz. Ali, namazını kılmış, hep beraber sofraya oturmuşlardı. Tam iftar edecekleri sırada kapıya biri gelip, “Ey Muhammed’in Ehl-i Beyt’i, esenlik size; ben Müslüman evladından bir yoksulum; beni doyurun da Allah da sizi cennet nimetleriyle doyursun” diye seslenmiş, hepsi de yemeklerini yoksula vermişler, suyla iftar etmişlerdi. İkinci günü, aynı zamanda, kapıdan birisi, aynı tarzda, babası şehid olmuş bir yetim seslenmiş, gene hepsi, yemeklerini ona sunmuşlardı. Üçüncü günü de bir esir seslenmiş, hâsılı, Ehl-i Beyt, üçüncü gün de suyla iftar etmişti. Resûlullah (s.a.a), ziyaretlerine gelince hallerini görmüş, o anda da sure-i celilenin mezkur ayetleri nazil olmuştu. (Usdü’l-Gâbe; 5, 530). Vahidi, Esbabü’n-Nüzul’ünde, iniş sebebini aynı tarzda anlatır; tutsağın, müşriklerden olduğunu söyler (s.331). “er-Rıyad’u’n-Nadıra’da da esir, Hasan ve Katade’nin kavlince müşriklerden, Said b. Cübeyr’in rivayetine göreyse ehl-i kıbledendir (2, 227); Zehair’de, Said b. Cubeyr’in kavli alınmaktadır (s.102). Nurü’l-Ebsar’da olay, daha etraflıca anlatılmaktadır (s.102). Fahr-i Razi ve Suyûtî de tefsirlerinde, aynı olayı naklederler. Ehl-i Beyt İmamlarına göre olay, Zilhicce’nin yirmi beşinci günü Medine’de olmuştur ve o gün oruç tutmak, yoksullara tasaddukta bulunmak sünnettir. (Mefatihu’l-Cinan; Tahran, 1359 H. s.285).
Ayet-i kerimelerin nüzul sebebindeki hususiyet, anlamdaki şümulü ve umumiliği ortadan kaldırmayacağından, buradaki müjde; muhtaçları doyuran, doymalarına sebep olan her mü’mini kapsar.
Mutaffifin sûresinin, “Şüphe yok, suç işleyenler, inananlara gülerler” mealindeki 29. ayet-i kerimesi, Hz. Ali (a.s) hakkında nazil olmuştur. Keşşaf, Hz. Ali’nin mübarek başlarının ön tarafındaki saçları dökülmüş bulunduğundan, münafıklardan bazılarının, onunla eğlendiklerini, ona güldüklerini, işaretle birbirlerine gösterdiklerini, söz konusu ettiklerini ayetlerin, bu münasebetle indiğini bildirir. Fahr-i Razi de tefsirinde bunu bildirir.

 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol