TEVHİDİN MERKEZİ EHLİBEYT
'BEN İLMİN ŞEHRİYİM ALİ KAPISI DIR'

Hz. Ali, fesahat ve belagatta rakipsizdir

 

 

Hz. Ali, fesahat ve belagatta rakipsizdir
   
 
   
 
Hz. Emirü’l-Mü’minin Ali’nin (a.s) hutbelerini, hitabelerini, mektuplarını ve vecizelerini toplayıp iman ve amel, din ve hikmet, bilgi ve irşad, fesahat ve belagat erbabına “Nehcü’l-Belaga” adıyla sunan Seyyid Razi’nin dediği gibi, “Savaş denizlerinde dalgalar yutan, coşup köpüren, savaş deryalarına dalıp çıkan, elde yalın kılıç, haktan baş çekenlerin başlarını bedenlerinden ayıran, ünlü kahramanları, Allah kulluğu yolunda helak toprağına seren, kılıcından kanlar damlaya damlaya, canlar döküle-saçıla meydandan dönen” birinin, bu derece fasih ve beliğ, anlam bakımından bu derece derin ve geniş, aynı zamanda bu kadar veciz sözler söylemesine gerçekten de şaşılır. Fakat Ali (a.s), Hz. Resûlullah’ın (s.a.a), âlemlere rahmet, kainata hidayet olan Peygamberler Serverinin, Son Peygamber’in, ilim ve hikmet şehrinin kapısı olunca bu hayret, Allah’ın kudretine karşı acze bürünür ancak ve Arap şairinin dediği gibi, “İlahi kudretin, bütün bir âlemin, bir tek zatta toplanması, gene o ilahi kudrete bir hüccettir; O’nun Habibine ihsan edilmiş bir mucizedir.”
Zahidlikte, kullukta misli görülmemiş bir kul olan, Resûlullah’a bağlılıkta eşi bulunmayan Hz. Ali, şehamette, şecaatta naziri olmayan bir yiğit, fesahat ve belagattaysa eşsiz bir mübdidir. Bu mucize karşısında onun sözlerini övmek isteyenler, “Yaradanın sözünden aşağı, yaratılmışın sözünden yüce” demek zorunda kalmışlardır. 
Onun “yaratılmışın sözünden yüce” sözlerinden bazılarını aktarıyoruz:
“İman; gönülle tanımak, dille ikrar etmek, aza ile de kullukta bulunmaktır.
“Yaradana isyan hususunda, yaratılmışa itaat olamaz; suçtan vazgeçmek, tevbe etmekten ehvendir.”
“Bir bölük halk, sevap için Allah’a kulluk eder; bu kulluk, tacirlerin kulluğudur. Bir bölük de Allah’a korkudan kulluk eder; bu da kölelerin kulluğudur. Bir bölükse, Allah’a şükrederek kullukta bulunur; işte hür kişilerin kulluğu budur.”
“Allah, imanı, şirki temizlemek (insanları şirkten arıtmak); namazı, ululuğu bıraktırmak; zekâtı, rızka sebep olmak, (yoksulları rızıklandırmak); orucu, kulların ihlasını sınamak; haccı dini kuvvetlendirmek; savaşı, İslam’ı yüceltmek; doğruyu buyurmayı, halkı düzgün bir hale sokmak; kötülükten nehyetmeyi, kötü kişileri fenalıktan çekmek; yakınlarla buluşup görüşmeyi, onları görüp gözetmek, Müslümanların sayılarını çoğaltmak; kısası, onları korumak; ahitleri yerine getirmeyi, haram olan şeylerin ne kadar kötü olduğunu anlatmak için emretti. İçkiyi, aklı korumak; hırsızlığı, temizliği bildirmek; zinayı, soyu-sopu gözetmek; livatayı, nesil çoğaltmak için nehyetti. Tanıklıkta bulunmayı, kulların haklarını yerine getirmek için buyurdu. Yalanı bırakmayı, gerçekliğin yüceliğini bildirmek için emretti. Selam vermeyi, zarardan, korkudan korunmamız; İmameti ümmetin düzenini sağlamak; imama itaat etmeyi de imameti ululamak için emir buyurdu.”
“Yazık sana, sen kazayı, yerine gelmesi, kaderin, mutlaka olması gerekli sanmadasın. İş böyle olsaydı sevap ve ikabın bâtıl olması, vaad ve vaidin ortadan kalkması icab ederdi; oysa ki noksan sıfatlardan münezzeh olan Allah, kullarını, yapacakları işlerde muhayyer bırakarak emretmiş, kötülüklerden çekinmelerini bildirerek nehyeylemiştir. Emir de, nehiy de kulun ihtiyarını ortadan kaldırmamış, kudretini yok etmemiştir. Onlara kolay olanı teklif etmiştir; zor olanı buyurmamıştır. Az iyiliğe çok sevap vermiştir. Kul, mağlup olarak isyan etmez; mecbur olarak itaatte bulunmaz. O, peygamberleri, bir oyun için göndermemiş, kitabı abes olarak indirmemiş, gökleri ve yeryüzünü, ikisi arasında yaratılanları boş yere yaratmamıştır.” 
(Bu sözler, birinin, kendilerine, “Şam’a gidişimiz, yani Sıffin’de savaşmamız, Allah’ın kaza ve kaderiyle değil miydi?” diye sorması üzerine verdikleri cevaptandır).
“Amelsiz sevap dileyen, yaysız ok atmaya kalkışan kişiye benzer.”
“Tevhid, Allah’ı, vehmine göre tevsif etmemek, adaletse, Allah’ı, hikmet ve adalete zıt şeylerle töhmetlememektir.”
“Mü’min, sevgisi Allah için, nefreti Allah için, alması Allah için, bırakması Allah için olan kişidir.”
“Noksan sıfatlardan münezzeh olan Allah, kimseyi dalalete sevk etmez ve Allah kullarına zulmedici değildir.”
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol