Ehl-i Beyt Günlüğü
Ehl-i Beyt Günlüğü

Resûlullah (s.a.a.) küçükken Ali’yi (a.s.) göğsünde taşır ve şöyle derdi: “Bu benim kardeşimdir, velimdir, yardımcımdır, seçtiğim kimsedir, halifemdir, sığınağımdır, damadımdır, vasîmdir, kızımın kocasıdır ve vasiyetime eminimdir”
Ebûzer'den (r.a.) ve Selmân'dan (r.a.) şöyle nakledilmiştir:
Resûlullah (s.a.a) Ali'nin (a.s.) elinden tuttu ve şöyle buyurdu: "Bilin ki hiç şüphesiz bu, Bana ilk iman eden kimsedir ve Kıyâmet günü Benimle ilk müsafaha edecek kimse de odur." (İhkâkü'l-Hak, c.4, s.347).
Resûlullah (s.a.a), "Eğer gökler ve yer bir kefeye koyulsa ve Ali'nin imanı da başka bir kefeye, hiç şüphesiz Ali b. Ebî Tâlib'in imanı ağır basar" buyurdu. (El-Emâlî, Şeyh Tûsî, c.2, s.188; Bihârü'l-Envâr, c.104, s.3; Menâkıb-u Ali b. Ebî Tâlib, s.289; Fezâilü'l-Hamse, c.1, s.191).
Mücâhid b. Cebr'in şöyle dediği nakledilmiştir:
"Allah'ın (c.c.), Ali b. Ebî Tâlib'e verdiği nimetlerden, yaptığı ihsanlardan ve onun için murad ettiği hayırlardan birisi de şudur ki, Kureyş şiddetli bir kıtlığa müptela oldu; Ebû Tâlib'in ise kalabalık bir ailesi vardı. Resûlullah (s.a.a.) Hâşimoğulları'nın en zenginlerinden olan amcası Abbâs'a dedi ki: 'Ey Ebelfazl, kardeşin Ebû Tâlib, kalabalık bir aileye sahiptir. İnsanların duçar olduğu şu kıtlığı da görüyorsun. Hadi gel de ona gidip ailesini hafifletelim. Çocuklarından birisini ben, birisini de sen al ve geçimlerini üstlenelim.'
Abbâs da, 'Hadi kalk gidelim' dedi. Birlikte Ebû Tâlib'in kapısına gelip şöyle dediler: 'Biz insanlardan şu kıtlık gidinceye kadar senin aile yükünü hafifletmek istiyoruz.' Ebû Tâlib de, 'Akîl'i bana bırakın sonra istediğinizi yapabilirsiniz.' Bunun üzerine Resûlullah (s.a.a.) Ali'yi (a.s), Abbâs da Ca'fer'i aldı. Böylece Ali (a.s.) Resûlullah (s.a.a.) peygamberliğe erişinceye kadar onun yanında kaldı; peygamber olunca da O'na iman edip tâbi oldu ve onu tasdik etti. Ca'fer de Müslüman olup ihtiyaçsız hale gelinceye kadar Abbâs'ın yanında kaldı." (El-Emâlî, Şeyh Tûsî, c.2, s.188; Bihârü'l-Envâr, c.104, s.3; Menâkıb-u Ali b. Ebî Tâlib, s.289; Fezâilü'l-Hamse, c.1, s.191).
"Emirü'l-Müminin Ali (a.s.) dünyaya geldiğinde, Resûlullah (s.a.a.) 30 yaşındaydı. Allah Resulü (s.a.a.) onu çok ama çok sevdi ve annesine dedi ki: 'Onun beşiğini Benim yatağımın yanına yerleştir.' Onun bakım ve eğitim işini büyük ölçüde bizzat üslendi; yıkama zamanında Ali'yi kendisi temizlerdi; sütü ona eliyle içirirdi; uyumak istediğinde beşiğini sallardı; uyanık iken çocuk diliyle onunla konuşurdu; onu göğsünde taşır ve şöyle derdi: 'Bu benim kardeşimdir, velimdir, yardımcımdır, seçtiğim kimsedir, halifemdir, sığınağımdır, damadımdır, vasîmdir, kızımın kocasıdır ve vasiyetime eminimdir.' Resûlullah (s.a.a) onu sürekli omzuna alır Mekke'nin dağlarında sokaklarında ve vadilerinde dolaştırırdı." (Hilyetü'l-Ebrâr, Zemahşerî, c.1, s.232).
Resulullah Oturduğunda Ali'ye Yaslanırdı
Hammâni’den de yine şu şekilde nakledilmiştir: “Resûlullah (s.a.a.) oturduğunda Ali’ye yaslanırdı; kalkmak istediğinde ise, elini Ali’nin eline verirdi”
5



Câbir b. Abdullah da Resûlullah’tan (s.a.a.) şu şekilde nakletmiştir:
“Ali’nin bu ümmet üzerindeki hakkı, babanın evlat üzerindeki hakkı gibidir.” (Bihârü’l-Envâr, c.36, s.5; İhkâkü’l-Hak, c.6, s.491; Ferâidü’s-Simtayn, c.1, s.297).
İmam Muhammed Bâkır’dan (a.s.), şöyle buyurduğu nakledilmiştir:
“Kim, Allah katındaki değerini anlamak istiyorsa, en değerli iki babası olan Muhammed ve Ali’nin (Allah’ın salavatı onların üzerine olsun) yanında ne kadar değer sahibi olduğuna baksın.” (Bihârü’l-Envâr, c.23, s.260).
İmam Ali Rızâ (a.s.), babaları kanalıyla Resûlullah’tan (s.a.a.) şöyle nakletmiştir:
“Resûlullah (s.a.a.) oturduktan sonra, ne zaman kalkmak isterse, Ali’den başkası onun elinden tutmazdı. Resûlullah’ın (s.a.a.) ashabı da bunu bildikleri için Resûlullah’ın elinden ondan başkası tutmazdı.” (İ’lâmü’l-Verâ, s.189; Hilyetü’l-Ebrâr, c.1, s.233).
Hammâni’den de yine şu şekilde nakledilmiştir:
“Resûlullah (s.a.a.) oturduğunda Ali’ye yaslanırdı; kalkmak istediğinde ise, elini Ali’nin eline verirdi.” (İ’lâmü’l-Verâ, s.189; Hilyetü’l-Ebrâr, c.1, s.233).
Yine şöyle rivâyet edilmiştir: “Resûlullah (s.a.a.) vefat ettiği sırada başı Ali’nin kucağındaydı.” (İhkâkü’l-Hak, c.18, s.186).
Yezid b. Bilâl’den nakledilmiştir; dedi ki Ali’den (a.s.) şöyle duydum:
“Resûlullah (s.a.a.), benden başka kimsenin ona gusül vermemesini vasiyet etti. Benim avretimi kim görürse, gözleri kör olur, buyurdu.”
Hz. Ali şöyle devam etti: “Abbâs ve Üsâme perde arkasından bana su veriyorlardı. Ben Resûlullah’ın hangi uzvuna elimi uzatsan, sanki otuz kişi de benimle birlikte onu çeviriyordu; bu durum gusül bitinceye kadar devam etti!” (İhkâkü’l-Hak, c.7, s.30).